Molla Lütfi
Osmanlı bilgini, Ali Kuşçu’nun öğrencisi, İbn-i Kemal’in hocası (D. Tokat, ? - Ö. 23 Ocak 1495, İstanbul). Asıl adı Lutfullah olup Molla Lütfî diye tanınmıştır. İlköğrenimini çağının bilginlerinden olan babası Kutbüddin Hasan'ın yanında gördü. Daha sonra İstanbul'a giderek Sinan Paşa'dan mantık, felsefe, kelâm ve onun yönlendirmesiyle Ali Kuşçu'dan matematik dersleri aldı. Sinan Paşa ile öğretmen-öğrenci ilişkisinin ötesinde dost ve muhtemelen akraba olan Molla Lütfî, 1470 yılında vezirlik (bakan) makamına gelen hocasının önerisiyle Fâtih Sultan Mehmed tarafından Saray kütüphanesine hâfız-ı kütüb olarak tayin edildi. Böylece buradaki az bulunur eserleri inceleme olanağı elde edip birçok bilim dalında görüş bildirecek bir düzeye ulaştı. Bu sırada padişahla da -şakalaşacak kadar- yakın dostluk kurdu. Ancak bu dosttuk uzun sürmedi; vakıf kitaplarına hıyanet suçlamasıyla önce kütüphaneden uzaklaştırılıp müderris (medrese öğretmeni) yapıldı. Ardından kınama cezasına çarptırılarak hapse konuldu. Daha sonra görevine iade edildi ve Sinan Paşa'nın padişahla arasının açılıp Seferihisar'a sürülmesi sırasında onunla birlikte gitti (1476).
Beş yıl sonra Fâtih'in ölümünün ardından yine Sinan Paşa ile birlikte İstanbul'a döndü ve II. Bayezid tarafından Bursa Yıldırım Bayezid (veya Sultan Murad) Medresesi müderrisliğine tayin edildi. Arkasından sırasıyla Filibe'de Şehâbeddin Paşa, Edirne'de Dârülhadis, İstanbul'da Semâniye, Bursa'da Murâdiye ve tekrar İstanbul'da Semâniye medreselerinde müderrislik yaptı.
II. Bayezid’e çok yakın olması, dönemin bilginlerinin eserlerine tenkitler yazması gibi sebeplerle kısa sürede birçok düşman kazandı. Molla Lütfî zındıklık (Tanrı'ya ve ahirete inanmamak) ve ilhâd (yapılması gerekli olan şeyden başka yana sapmak) suçlamasıyla yargılanarak, hasımlarından Hatibzâde’nin hakkında verdiği “dinsizlik” fetvası üzerine 23 Ocak 1495 tarihinde cezası Atmeydanı'nda boynu vurulmak suretiyle infaz edildi ve Eyüp'te Defterdar Mahmud Çelebi Mescidi yakınına gömüldü.
Ünlü Osmanlı Şeyhülislâmı İbn-i Kemâl’in hocalarındandır. Hem İslâmî ilimlerde hem de fen bilimlerinde eserleri olan Molla Lütfî’nin idamı geniş yankılar uyandırmış ve uzun yıllar tartışılmıştır. Ünlü bilginlerden Taşköprizâde'nin "eşi bulunmaz, üstün kişiliğe sahip rakipsiz bir âlim" dediği Molla Lütfî'nin idamının açıklanan sebebi, her ne kadar zındıklık ise de, bu hükmün gerçek sebebinin hemen bütün kaynaklar tarafından hasımlarının kıskançlık ve düşmanlığına bağlandığı görülmektedir. Onun, dönemin ileri gelenlerine ve bilginlere karşı tutum ve davranışlarına da yansıyan kırıcı kişiliği bu düşmanlığın pekişmesini kolaylaştırmıştır. II. Bayezid'in emriyle yapılan soruşturmanın ardından söz konusu on kişiden yurt dışına kaçamayanlarla birlikte tutuklanan Molla Lütfî, on dokuz gün süren hapsi sırasında padişah dahil bütün önemli devlet adamlarına birer manzume yazıp gönderdiyse de bir sonuç alamamıştı.
Molla Lütfî'nin bir mescidle ilgili olarak düştüğü 1480 tarihinden, onun Sarı Lütfî Mescidi adıyla tanınan bir cami yaptırdığı, değerli kitaplardan oluşan bir kitaplığının olduğu ve İstanbul'da adını taşıyan bir mahallenin bulunduğu bilinmektedir. Yetiştirdiği öğrenciler arasında ünlü bilginler yer almaktadır.
Molla Lütfî dinî, edebî, felsefi ve fennî bilimlerde eser vermiş bir bilgindir. Devrin bilim anlayışına uygun olarak çalışmalarının çoğunu Arapça, Harnâme'siyle Türkçe'nin belagatına dair kitabını ve bazı şiirlerini ise Türkçe yazmıştır, birkaç Farsça kıtası da vardır. Şuarâ (şairler) tezkirelerinde Molla Lütfî'ye yer ayrılarak şiirlerinden birtakım örnekler verilmekte ve Latifi tarafından şiir ve kasidede döneminin Hassân ve Selmân'ı olarak nitelenmekteyse de onun kaside, gazel, tarih ve mizahî kıta türünde kimi denemelerinin dışında şiirle pek ilgilendiği söylenemez.
ESERLERİ:
Hâşiye alâ Hâşiyeti'ş-Şerhi'l-Metâli (Molla Lütfî'nin en hacimli eseridir. Seyyid Şerif el-Cürcânî'nin yazdığı bir hâşiye üzerine), Hâşiye ıalâ evâ'ili Şerhi'I-Mevâkıf (Cürcânî'nin yaptığı bir başka şerhine yazılmış bir hâşiyedir), es-Seb'u'ş-şidâd (II. Bayezid'in emriyle, Cürcânî'nin Kutbüddin er-Râzî'nin Metâli u'l-envâr şerhi üzerine yazdığı hâşiyedir), Risale fî tahkiki vücüdi'i-vâ-cib / vücûdi'l-mebde i'l-evvel); 5. Risâle (Kelimât) müte allika bi-âyeti'l-hac (Bir bayram günü II. Bayezid'in huzurunda Bakara sûresinin 196-199. âyetleriyle ilgili olarak yapılan tartışmanın sonuçlarını kaleme alıp Vezîriâzam Ali Paşa’ya ithaf ettiği bir risâledir), Zübdetü'l-Belâga (Kâtib Çelebi'nin Telhîşü't-Telhîş adıyla andığı risâle, Hatîb et-Kazvînî'nin Telhîşü'l-Miftâh'ının özeti mahiyetindedir. Mehmet Sami Benli tarafından Molla Lutfî ve Zubdetu'l-Belâga Adlı Eseri adıyla yayımlanmıştır. İstanbul 2003), Risâletü Mevlânâ Lutfî min il-mi'i-Belâğa (Türkçe'nin belâgatına dair bir eserdir), Haşiye alâ Şerhi'l-Miftâh (Sekkâkî'nin Miftâha'l-ulûm adlı kitabının üçüncü kısmına Cürcânî'nin şerhine hâşiyesidir), Risâle fîmâ ye-le'a Allaku bi-Hurûfi't-Teheccî, Taz'îfü'l-mezbah (Eski kaynaklarda adı geçmeyen bu eserde "Delos meselesi" diye bilinen bir matematik problemini ele alınmıştır), Risâle fi'l-'Ulûmi'ş-Şer'iyye ve'l-'Arabiyye / Risâle fî Mevzuâti'l-'Ulûm (II. Bayezid'e sunulan kitapta yirmi dokuzu Arap dili, kırk dördü İslâm diniyle ilgili olmak üzere toplam yetmiş üç bilimden söz edilmiş, felsefî, tabii ve matematik bilimler tasnife tâbi tutulmamıştır), el-Metâlibü'l-ilâhiyye (Bir önceki eserin kapalı bazı noktalarını açıklamak üzere yazılmıştır), Harnâme (Bu mizah eserinin eksik bir nüshasını önce Oskar Rescher, daha sonra tamamını Orhan Şaik Gökyay transkripsiyonlu metni ve tıpkıbasımı ile birlikte yayımlamıştır. Eserde kaba ve müstehcen ifadelere yer verilmiş, ancak Gökyay bunları rumuzlarla göstermiştir), el-Ferec ba’de'ş-Şidde Tercümesi (Bu çeviriden yapılan sadeleştirilmiş bir seçme. Bilge Seyidoğlu - Orhan Yavuz tarafından yapıldı: Güçlükten Kolaylığa Kederden Sevince: Seçme Hikâyeler, Ankara 1990).