Zamanımızda bazı filmlere konu başlığı olan korsanlar hepimiz korsanları kanca elli, bir gözü bandajlı, ellerinde kılıçlar ve kuru kafa tasları armalı siyah bayraklı gemiyle denizlerde olan diğer gemicilere korku salan bir gemi bir kaptan ve mürettebatı olan bir grup olarak biliriz. Tarihteki yeri ve günümüzde anlamı, her zaman denizlerde haraç keser yağmalarlar ve katlederler.
Korsanlığın Tarihi
Zamanda ufak bir gezintiye çıkalım, Tarihteki yerlerine bakarsak korsanlara her zaman kendilerine tanrı isimleri vermişlerdir. Belkide Homeros'un Odessa Destanına konu alan "Ulysea" tarihin ilk korsanı olabilir. Ulysea mürettebatını doyurmak için Ege ve Trakya denizi semalarında yağmalayıp haraç kesmiştir. Hatta Roma İmparatorluğu zamanında da korsanların var olduğu kanıtlanmış, rivayet de ise Roma İmparatoru Sezar korsanlar tarafından rehin alınarak yüksek meblağ ödeyerek serbest bırakılmıştır. Geçmiş tarihlere ışık tuttuğumuz zaman deniz ticareti yapan bir çok devlet korsanlar tarafından çok zarar gömüş bu bilgi ise devlet arşivlerinden elde edilmektedir. Değinmemiz bir yer daha varsa orası ise Afrika kıyılarında olan Tunus, Cezayir gibi ülkeler 15. ve 16. yüzyıllarda Barbaros ve tayfası, hristiyan gemilerinden gasp ettikleri değerli eşyalarla çok büyük zenginliğe kavuştuğu bilinmektedir. 1613-1621 zamanlarında her ayda yaklaşık 16 korsanın demir attığını bilindik büyük tarihçiler yazmışlar. Dünya çapında her maceraperest bu kente gelip korsan tayfasına katılmak istemişlerdir. Şuanda bulunan korsan grupları ise Karayip Adaları çevresinde ve Somali'de gemileri ele geçirerek devletlerden fidye ister hale gelmiştir. Ve ayriyeten ülkelerinde korsanlık açılmış aldıkları eğitimler sonrası ağır silahlı gruplara dönüşmüşlerdir.
Devlet Korsancılığı
Bildiğimiz korsan denilince akla çapulcu, acımasız, işsiz kalanlar gibi gelsede aslında bu korsanlık işine devlette katılmıştır nasıl mı? Gelin bir göz atalım... Avrupa kralları denizlere hakim olmak için ve doğudan gelen zenginliklere el koymak için gemiler yaparak korsancılığa adım atmışlardır. İngilizler ve Hollandalılar eski savaştıkları düşmanları olan korsanları saraylarına çağırarak, Kral adına denizlere hüküm sürmüş ve asayişi sağlamakla görev almışlardır. Bu durumda hem korsanlar kontrol altına alınmış oldu hemde İngiltere ve Hollanda bundan ekonomik olarak faydalandı. Devletler bu sayede ganimetler geldikçe hazineler çoğalmış, Korsanlar ise yağlı iple asılma korkusundan kurtulmuş denizlerde kolaylıkla hüküm sürmüşlerdir. Ve böylelikle Devlet Korsancılığı sistemi oluşmuştur.
Korsanların Krallarla İle Antlaşması
Korsanlar ve Krallar zamanında işlerini sağlama almak için antlaşma yaparlar ve antlaşmayı yaparken İncil'e el bastırılır veya baltaya el basarak yemin ederlermiş. Devlet korsanlığı olmadan önce asılma korkusuyla yaşayan korsanlar Kral izniyle yapılan korsanlık işleri ile yıllarca limanlarda keyif sürmüşlerdir. Kral ile yapılan antlaşmada;
Bir korsan savaşırken zarar görürse o korsana tazminat ödenirdi.
Korsan bir parmağını ya da gözünü kaybederse 100 altın para, sol kolunu kaybederse 500 altın para ve sağ kolunu kaybederse 600 altın para tazminat alırdı.
Korsan gemisinin kaptanı zarar görürse tayfadan iki misli tazminat alırdı.
Korsan kaptanları yapılan yanlışlardan sorumlu tutulurdu.
Eğer işler yolunda gitmezse geminin kaptanından yönetim alınarak bir tüfekle ıssız bir adaya bırakılır. Veya geminin güvertesinde denize atılarak köpek balıklarına yem edilirdi.
Günümüz Korsanları
Şimdiki zamana geldiğimizde ise korsancılık efsane olması gerektiği yerde Çinli ve Malezyalı ata mesleği olarak devam ettirilmektedir. Yakın tarihte Korsan baskını 1992 yılında Hollanda bayraklı olan Baltimar Zephyr gemisine baskın yaparak gemiyi gasp etmişlerdir. Ve günümüzde Ünlü sigorta şirketi olan Lloyd aktif olarak 20.000 korsanın olduğunu bildirmiştir. Korsanlar gerek kalmadıkça kimseyi öldürmediği ve bunun yanında korsanların Kokain yüklü olan gemileri tespit ettiği zaman bu gemilerdeki Kokain paketlerini alıp mürettebatın tamamını öldürüp sonra da denize attıkları bilinmektedir.